31 Aralık 2013 Salı

MUTLU YILLLLLLAAAAARRRRR!!!!


Sevgi, saygı, mutluluk, para, bereket, sağlık, huzur, aşk, eğlence, neşe, keyif dolu muhteşem bir yıl olsun 2014! Mutlu yıllllllaaaarrrrrr!!!

17 Aralık 2013 Salı

#BLOGFIRTINASI 17.GÜN & #YEMEK FIRTINASI 10.GÜN


Blog fırtınasının bugünkü ödevi en güzel tatilinizi yarattığınız bir karakter yaşamış gibi anlatın... Karakteri yine bizzat kendim olarak belirliyorum. Turizmde çalıştığım için benim tatiller hep kış döneminde olur. Eşim de ben de zaten tüm gün otelde olduğumuzdan ailemizle birlikte, onları ziyaret ederek tatil yapmayı tercih ederiz. Benim en güzel tatillerim kuzenlerimle birlikte olduğum, bol sohbet ve dertleşmeli tatillerimdir. Özellikle de kız kıza yaptığımız partiler çok keyifli geçer... Bu partilerde mutlaka bir şeyler yapılır, yenilir, içilir... Benden de en çok ekler veya truffle yapmam istenir. ( ahanda yemek fırtınası ödevine de bağladım)

Truffle ( Çikolatalı Toplar )

Kek (Genelde kakaolu kullanılır ama ben sade de kullanıyorum )
Reçel (istediğiniz çeşit olabilir)
1 paket krema
200 gr bitter çikolata (bitter ağır gelirse 100 gr kullanın, diğer 100 gramı da sütlü çikolata kullanırsınız)

Üzeri İçin
Kakao
Hindistan Cevizi
Renkli şekerler

Kek ve reçel konusunda ölçü veremiyorum. Çünkü benim buzluğumda mutlaka pandispanyalarımdan kalan traşlanmış kekler olur... Onları robottan geçiririm ve buzluğa atarım. Robottan geçirilmiş kekleri geniş bir kabın içerisine alın ve yavaş yavaş ekleyeceğiniz reçel ile birlikte yoğurmaya başlayın (isterseniz içine robottan geçirilmiş fındık da ekleyebilirsiniz). Kurabiye hamuru gibi bir kıvam elde ettiğinizde buzdolabında 30 dk. kadar dinlendirin. Dinlenen hamurunuzdan ceviz büyüklüğünde yuvarlaklar yapın ve bir kenara bırakın. Bu arada kremayı kaynama noktasına gelene kadar ısıtın ve ocağın altına kapatıp hemen çikolatayı içine atıp eritin. Eriyen çikolatalı sosun içerisine  elde ettiğimiz ceviz büyüklüğündeki topları bulayın ve yağlı kağıda alın. Çikolatalı toplarınız soğuyunca kakao, hindistan cevizi, renkli şekerler, fındık, fıstık ne varsa evde ona bulayın. Afiyet olsun...

16 Aralık 2013 Pazartesi

#BLOGFIRTINASI 16.GÜN & #YEMEKFIRTINASI 9.GÜN




Bugün blog fırtınası ve yemek fırtınası ödevleri birbiriyle paralel oldu. Haydi bakalımmmm ıspanak sevdirme zamanı... 

Mutfakla aram çok iyi olan birisi olarak yıllardır el açması böre yapmaya hep üşenmişimdir. Hep kolay bir el açması böre tarifi aramışımdır. Geçenlerde pazar günü kahvaltısı için değişik bir şeyler ararken çok pratik bir el açması börek tarifi buldum; üstelik de malzemeler oldukça azdı. Sevgili Funda hanımın blogunda bulduğum bu börek artık benim favorim hep yapması kolay hem prtaik hem de ekonomik daha ne olsunnn!!! 

Börek zeytinyağlı olduğu için açması da çok kolay oldu. Ben içine patates ve ıspanak koydum. Siz istediğiniz malzemeyi koyabilirsiniz.  Ağızda dağılan bu nefis böreği hemen denemelisiniz. İşte size tarif:

1 su bardağı zeytinyağı
1 su bardağı su  
4 su bardağı un  
Biraz da tuz
Bütün malzemeleri karıştırdıktan sonra hamuru iyice yoğurun ve ikiye ayırıp dinlendirmeye bırakın. Bu arada iç harcınızı hazırlayabilirsiniz. Dinlenen hamurun bir parçasını tepsinize göre (çok ince ya da çok kalın olmayacak şekilde) açın. Hamuru tepsiye yerleştirin ve elinizle bastırarak açtırın. İç harcını koyduktan sonra diğer hamuru da aynı kalınlıkta açıp iç harcın üzerine kapatın ve kenarlarını parmaklarınızla bastırarak birleştirin. Fırına vermeden önce istediğiniz gibi dilimleyin ve üzerine hiç bir şey sürmeden 180 derecede ısıtılmış fırında pişirin.
 
NOT: Bu arada yemek konusunda beni hiç üzmeyen eşimin sevmeden yediği iki yemek vardır biri ıspanak diğeri de pırasa, en çok bu tarz börek içinde yedirmeyi tercih ediyorum. Eşime yemek konusunda beni üzmediği için çoookkk amaa çooookkk teşekkür ediyorum. Seni seviyorum aşşşkıııııııııımmmm!!!

15 Aralık 2013 Pazar

#BLOGFIRTINASI 15.GÜN & #YEMEKFIRTINASI 8.GÜN

Kuzenlerimle Ankara'daydık ve evin büyükleri tarafından bir nedenle dışarı çıkmamız yasaklanmıştı. (Nedenini şu an hatırlamıyorum.) Ama dışarı çıkıp gezmek, dolaşmak istiyorduk. Evin büyükleri gezmeye çıkar çıkmaz hoop biz de sokağa attık kendimizi, gezdik dolaştık. Eve onlardan önce ulaşmamız gerekiyordu, atladık taksiye; yolda ışıklarda durunca yan kafayı bir kaldırdık ki yan otobüste bizim büyükler. Taksinin içinde saklanışımızı görmeniz lazım, taksici ne olduğunu anlayamadı; şaşırdı. Bizden çıkan tek söz abi haydi bas gaza bas gaza oldu. Sonuç olarak 10 dakikalık bir farkla eve büyüklerden önce gelebilmiştik ama yaşadığımız stresi tahmin edemezsiniz. :) 15. gün blog fırtınası ödevinde iyi ya da kötü bir çocukluk anınızı şimdiki aklınızla yazındı... Şimdiki aklımız olsaydı mutlaka büyüklerin peşine takılırdık oldu da kabul etmediler mi yine gezer tozar gizlice dışarı çıkardık...

Gelelelim yemek fırtınası ödevine... Sağlıklı bir tarif... Bu tarif sevgili Taylan Kümeli'nin tarifi...

Domates Çorbası (Bakliyatlı)

1 orta boy tencereye aldığı kadar su
3 adet domates
1 yemek kaşığı haşlanmış nohut
1/2 demet maydonoz
4 yemek kaşığı kepekli pirinç
1 kereviz sapı
1 su bardağı haşlanmış kuru fasulye
1 tutam kişniş
1/2 limon suyu
7-8 adet tane karabiber

Domatesleri rendeleyelim ve kereviz sapını ince ince doğrayalım.Maydonoz hariç tüm malzemeyi tencrenin içine alalım. Kaynatmaya başlayalım kaynadıktan sonra maydonozları da ekleyip 5 dakika daha kaynatalım. Afiyet olsunn...

NOT: Karanlık olunca foto biraz kötü çıktı ama idare edin...

14 Aralık 2013 Cumartesi

#BLOG FIRTINASI 14.GÜN & #YEMEK FIRTINASI 7.GÜN VEEEE ZEPPOLE





Fırtınalı ve karanlık bir geceydi, şimşekler çakıyordu ve bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Araba kullanmak oldukça güçtü, sonunda ışıkları gördüm evimi gördüm. Oradaydı sımsıcak, tarçın kokulu evim. Tüm korkularım yok olmuştu. Evin önüne geldim, arabayı park ettim. Kapıyı açtım, huzurun kokusunu içime çektim. Güzel sıcak bir duş aldım ve şükrettim. Eşimin yaptığı sıcak kahveyi yudumlamaya başladım sevdiğimin kollarında... Mutfağa gittim, bir tabak aldım ve içine Zeppole koydum. Kahve ile harika oluyor benden demesi...

ZEPPOLE özellikle italyanların çok yaptıkları bir lezzet. Aslında İtalyanların donut'ı da diyebiliriz. Hamuru bizim profiterol hamuruna benziyor. Ben sevgili Lale Karabulut'un "Kaynana Çatlatan Tarfiler" kitabından buldum denedim, sonrasında da biraz araştırma yaptım.

Tarifi kitaptaki gibi aktarıyorum.( Ben yarım ölçü yaptım.)

Malzemeler
25 gr şeker
2 tutam tuz
1/2 litre su
150 gr tereyağı
300 gr un
400 gr yumurta
Kızartma yağı

Kreması için
1/2 litre süt
5 yumurta sarısı ( bana fazla geldi o yüzden azalttım)
150 gr şeker
60 gr un
1 tüp vanilya aroması

Tuz, şeker ve tereyağını suda eritelim ve ardından da kaynatalım. Hızlıca çevirirken unu ilave edelim ve topak oluşmaması için hızlıca karıştıralım. 1-2 dakika pişirelim. Daha sonra her seferinden bir yumurta ve bir parça vanilya aroması ekleyelim. Yağlı kağıttan bir kenarı 10 cm olan kareler keselim. Karışımdan azar azar krema torbasına dolduralım ve kağıtların üzerine çapı 6-7 cm simit şeklinde yuvarlaklar sıkalım.

Derin bir tencerede yeterli miktarda kızartma yağını kızdıralım ve sıktığımız hamurları kağıtlarla birlikte yağın içine atalım. Altın sarısı bir renk alınca süzdürüp yağdan çıkaralım ve kağıt havlu üzerine alalım.

Krema için yumurta sarılarını şekerle çırpalım, köpüklenince unu eleyelim. Karıştırmayı bırakmadan üzerine azar azar süt ilave edelim. Devamlı karıştırarak kremayı ocağa alalım, kısık ateşte göz göz olana kadar pişirelim. Vanilya ile tatlandıralım. 

Kızarmış hamurları krema ile dolduralım. Ben bir kısmını kızardıktan sonra tarçınlı şekere buladım.

13 Aralık 2013 Cuma

#BLOG FIRTINASI 13.GÜN& #YEMEKFIRTINASI 6.GÜN





2 gündür doktordu, hastaneydi, kan tahliliydi, fizik tedavi randevusuydu derken blog için yazı yazmaya halim kalmadı. Hadi bakalım ödev zamanı blog fırtınası için ödev hayalinizdeki ev ve yemek fırtınası için ödev evde en çok pişirilen kek hangisi?

Öncelikle hayalimdeki evin kocaman bir bahçesi olmalı; ağaçlar, çiçeklerle dolu yemyeşil bir bahçe. Köpeklerimiz için klübe de olmalı tabii kedilerimiz de rahatça gezinsinler. Bahçe de bir de havuz olmalı sabahları işe gitmeden ve akşamları da işten geldiğimizde yüzüp hem stres atıp hem de spor yapabileceğimiz. Giriş katında kocaman bir salon ve şömine olmalı, büyük büyük camları olan. Dostlarımızla soğuk kış günlerinde içeceklerimizi içip başında sohbet edebileceğimiz. Orta katta mutfak, banyo ve 1 oda olmalı tv seyretmek ve yatıya gelen misafirlerimiz için ve en son katta da büyük bir yatak odası ve banyo olmalı. Biraz da mutfaktan bahsedelim mi büyük bir mutfak olmalı, eee ne de olsa vaktimin çoğu orada geçiyor. Düzenli modern bir mutfak. Fırınından sürekli nefis kokular gelen, güzel bir mutfak. Eee mutfak demişken açık pembe, açık mavi ve krem rengin hakim olduğu bu güzel mutfakta şimdi nefis bir kek yapalım. Zerrin'im demiş ki en çok sevilen kekinizi yapın demiş. Bizim evde her zaman kek olur, ben bir kek delisiyim. Yaparım ve eş dostla paylaşırım.  Fotoğraftaki güzel hindistan cevizli yumuşacık leziz bir kek.

HİNDİSTAN CEVİZLİ KEK

3 adet yumurta
1 su bardağı süt
1 su bardağı eritilmiş tereyağı
1 çay bardağı hindistan cevizi
1,5 - 2 su bardağı şeker ( ben genelde 2 bardak kullanıyorum )
3 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilin

Üzeri için
1 paket krema
1 su bardağı pudra şekeri

Yumurta ve şekerleri krema kıvamına gelene kadar çırpın. Yağ ve sütü de ekleyip şeker eriyene kadar çırpın. Kuru malzemelerin tamamını sıvı karışıma ekleyin ve çırpın. 175 derece önceden ısıtılmış fırında 35 - 45 dakika pişirin. Kürdan testi ile kekinizin pişip pişmediğini anlarsınız.

Üzeri için de krema ve pudra şekerini şanti kıvamına gelen kadar çırpın... Afiyet olsun...

10 Aralık 2013 Salı

#YEMEKFIRTINASI 3.GÜN


Uzun ve soğuk kış günlerinde içimizi ısıtacak sıcacık içecekler vazgeçilmezdir. Üçüncü gün ödevimiz bu; biraz da yaratıcılığımızı konuşturmak lazım. Aslında kış için sıcak içecek deyince aklıma ilk önce sütlü lezzetler geldi ama bu sefer değişik olsun istedim. Kendimize severek hazırladığımız doğal meyve çaylarından birini sizlerle paylaşmak istedim.

Portakal Çayı Tarifi:
2 adet portakal
2 su bardağı su
2 dilim zencefil
6-7 adet karanfil
1 adet tarçın çubuğu

1,5 adet portakalın suyu sıkılır. Geri kalanı ince ince dilimlenir. Minik bir tencerenin içine su, portakal suyu, portakal dilimleri ve tarçın çubuğu konulur. 10 dakika kadar kaynatılır. ( portakallar suya rengini verene kadar.) Kaynamış olan çaya 2 dilim zencefil ve karanfiller de atılır ve 10 dakika demlemeye bırakılır bu esnada tencerenin ağzını kapatırsanız daha iyi olur. Son olarak isterseniz şeker veya balla tatlandırabilirsiniz veya benim gibi şekersiz tüektebilirsiniz. Sağlık olsun şifa olsun...

9 Aralık 2013 Pazartesi

#BLOGFIRTINASI 9.GÜN & #YEMEKFIRTINASI 2. GÜN






Bugün iki ödev de birbiri ile paralel gibi oldu. Böylelikle de işim kolaylaşmış olduuuu...

Ahşap masaları ve pembe renklerin hakim olduğu küçük bir cafede oturuyorum. Cam kenarıondan gelen gidene bakarken sıcacık, miss gibi demlenmiş çayımı da almışım yanıma ohhh keyiiiffff bu işte... Sonra masamın başında kafamı kaldırıyorum ve bir bakıyorum ki canımm arkadaşım, tatlım, balım gelmiş. Hemen ona da bir çay ve ıslak kek sipariş ediyoruz ve muhteşem bir sohbet başlıyor.

Aslında hepimizin bildiği bir tarif bu ama ben kış aylarında özellikle portakal suyu da ekliyorum.
Islak Kek Tarifi:

Malzemeler:
 1 paket tereyağı ( veya margarin)
 4 yumurta
 4 yemek kaşığı kakao
1/2 su bardağı süt
2 su bardağı şeker
1 paket kabartma tozu
2 su bardağı un
1/2 su bardağı portakal suyu

Tereyağı veya margarini eritiyoruz. Yumurtaları ve şekeri, şeker iyice eriyene kadar çırpıyoruz. Sonra sütü, portakal suyunu ve erittiğimiz yağı ekliyoruz ve çırpmaya 1-2 dakika daha devam ediyoruz. Kakaoyu da ekleyip 2 dakika daha çırpıyoruz. Hazırladığımız bu sıvı karşımdan 1 su bardağı ayırıp kalan sıvıya 2 su bardağı unu eleyerek ekliyoruz.  Önceden ısıtılmış 175 derece fırında yaklaşık 35 - 45 dakika pişiriyoruz. Kürdan testi ile piştiğini kontrol ettiğimiz keki fırından çıkarıyoruz ve her tarafına gelecek şekilde ayırmış olduğumuz kakaolu sıvıyı kekin üzerinde döküyoruz. Soğuduğu zaman dilimleyerek servis ediyoruz.  Afiyet olsun...


8 Aralık 2013 Pazar

#BLOGFIRTINASI 8.GÜN & #YEMEKFIRTINASI 1.GÜN



Üç yumurtayı kırdım önce
Portakal dilimledim ince ince
Göz kararı da biraz süt kattım
Kalktım, sana kek yaptım
İnsan neler yapar isteyince
Bu bir şey değil düşününce
Ben de tarifi öğrenince, kalktım sana kek yaptım
Gözlerin dönmüş kızı görünce
Yerli yersiz bakıp sana gülünce
Ben de tesadüf o gece erken yattım
Bana kelek yaptın
İnsan neler yapar isteyince
Bu bir şey değil düşününce
Sen de elektriği hissedince
Kalktın bana kelek yaptın
Çırptım, çırptım, karıştırdım
Kendimi onunla yarıştırdım
Kimse kimseye benzemez
Kendimi kekle yatıştırdı.... 

Bu en sevdiğim şarkılardan biridir, o kadar çok şarkı var ki severek dinlediğim. Aralarından bana en yakın olanı seçmek istedim. Ödevler birken 2 oldu, şimdi de bize uygun #yemekfirtinasi başladı. İlk gün ödevi ilk yaptığınız yemek... Açık söylemek gerekirse ilk yaptığım yemeği hatırlamıyorum, ama ilk yaptığım tatlıyı çok iyi hatırlıyorum: Beze!! Aslında ödev gereği aynı tarifi tekrar yapıp fotoğraflayıp çekmek de gerekiyor... Fotoğrafı netten aldım ama tarifi hemen vereceğim. Bugünlük hocam idare edersin artık!!! Şimdi gelelim tarifimize...

3 adet yumurta akı
1 su bardağı toz şeker
1 fiske tuz
1 pakket vanilin

Şeker, tuz ve vanilini karıştırın. Yumurta aklarını mikserlr köpürene kadar çırpın ve kaşık kaşık karışımdan ekleyin. Kar gibi olup katılaşana kadar çırpın. Hazırlamış olduğumuz kremayı sıkma torbası ile fırın tepsisine sıkın ve önceden ısıtılmış 150 derece fırında 25-30 dakika pişirin. Afiyet olsun...





6 Aralık 2013 Cuma

MİSS GİBİ GEVREK POĞAÇA VE #BLOGFIRTINASI 6.GÜN

Hem ödevimi yaparım hem de tarifimi yazarım. Bugün ödev kolay...

Mutfakta penceremin önünde duruyorum, elimde mis kokulu sabah kahvem ve ben uzaklara dalıp gitmişim. Tembellik yapmak istiyorum bugün; ayaklarımı uzatıp uzanmak, biraz uyumak, biraz kitap okumak biraz biraz... Telefonu da kapatayım bugün kimse beni rahatsız etmesin. Kedilerim de uzansın yanıma, battaniyeyi çekeyim yüzüme kadar ohhh miss gibi bir uyku uyuyayım, dinleneyim. Aaaa bu ses de ne? Telefonun alarm sesi!!! Haydi kocacım kalk sabah oldu, işe gitme vakti... :D

Ödev bu kadar haydi gelelim şimdi poğaçamıza; tarif sevgili Pelin'ciğime ait. Kolaylık olsun diye buradan da paylaşacağım. Şimdiden afiyetler olsun...

Malzemeler:
100 gr soğuk tereyağı
1/2 çay bardağı zeytinyağı
1 yumurta akı
1/2 çay bardağı soğuk su
1 tatlı kaşığı tuz
1 tatlı kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı sirke
1 paket kabartma tozu
Aldığı kadar un

İç malzemesi
Beyaz peynir
Kaşar Peynir
Maydonoz

2 bardak kadar unu eleyip yoğurma kabına alın; içine tuz, şeker ve kabartma tozunu alıp karıştırın. küçük parçalara böldüğünüz tereyağını una yedirerek ekleyin. Kırıntı şeklinde olunca zeytinyağı, sirke ve yumurta akını ekleyin ve elinize yapışmayacak bir hamur yoğurun. Un az gelirse ekleyin. Hamuru 10-15 dakika kadar dinlendirin ve ne istediğiniz iç malzemeyi hazırlayın.
Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparın elinizle veya merdane ile açıp; iç malzemeden koyup kapatın. Üzerine yumurta sarısı sürüp, çörekotu ile süslediğiniz poğaçalarınızı 180 derece önceden ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar pişirin. Afiyetler olsun...






5 Aralık 2013 Perşembe

#BLOGFIRTINASI 5.GÜN

5. gün ödevi: Bir rüyanızı veya kabusunuzu hikaye gibi yazın. Ayy geçenlerde gördüm bir rüya ama hayal meyal hatırlıyorum. Neyse deneyelim bakalım...

Tüm aile toplanmış güzel bir yemek yiyorlardı. Sofrada onlarca çeşit yemek, içecek ve çok keyifli bir sohbet vardı. Herkes neşe içinde birbirleriyle şakalaşıyor, şarkılar söylüyordu. Misafirlerin bir kısmı yatılıydı, diğerleri evlerinin yolunu tuttuktan sonra kahveler pişirildi ve keyifli bir sohbet devam ediyordu. Birden sokak kapısı yumruklanmaya başladı ve içeriye polisler girdi. Herkes şaşkındı. Ben içerideydim. Birden babam geldi yanıma ve "Hemen buradan gitmelisin, masum olduğunu biliyorum ancak polis seni arıyor" dedi, tam o sırada yanımıza bir polis geldi ve benim kaçmama yardım etti. Çok sevdiğim bir arkadaşımın arnavut kaldırımlı yolları, küçük bir bahçesi ve içerisinde rengarenk çiçekleri olan beyaz evinin önüne kadar geldik. Burada saklanacaktım, masumdum ama bir şey yapamıyordum. Bir süre geçtikten sonra bana yardım eden polis tekrar geldi ve "beraberce bir yere gitmemiz gerekiyor, orada senin suçsuzluğun ıspat edilecek" dedi. Gittik ve asıl suçlu orada beni görünce her şeyi itiraf etti. Suçsuzluğum ispat edildi. Ben gözyaşları içerisinde şükürler ediyordum, babam geldi ve sıkıca sarıldı. O bana en başından beri inanmıştı.

Vallahi sevgili okuyucu rüya zaten saçmasapandı, ben de yorgunluktan ne yazdığımı tam da anlamadım. Ödev ödevdir, en azından yaptım değil mi?

4 Aralık 2013 Çarşamba

#BLOGFIRTINASI 4.GÜN





İşte 4. gün ödevimm....

Bir küçük kız çocuğu varmış, adı da Pıtırcıkmış. Dünyada en çok sevdiği kişi dedesiymiş. Özel bir bağ varmış aralarında, hem de çok özel bir bağ.  Öyle ki dedesinin canı acısa kızın da canı acırmış... Dedesi nasıl severse o da öyle severmiş yemekleri, hatta dedesi seviyor diye futbol bile severmiş, maç izlemeye gidermiş. En mutlu olduğu zamanlar dedesi ile geçirdiği zamanlarmış, ilk aşkını, ilk hayallerini tüm ilklerini dedesiyle paylaşırmış. Bu özel ilişki sebebiyle lakabı "Heidi" olmuş Pıtırcık'ın. Uykusu geldiğinde dedesinin saçları ile oynarmış ve çok severmiş dedesinin koynunda uıyumayı. Hiç ayrılmak istemezmiş ya dedesinden ama hayat işte bir gün ölüm hak vaki olmuş ve Pıtırcık kendisini çok yalnız, mutsuz hissetmiş. Günlerce aylarca yüreği yanmış, acısı dinmemiş. Hayat devam ediyormuş etmesine ama, Pıtırcık'ın bir yanı hep eksik hep yarım kalmış. Ama biliyormuş ki dedesi yukarılardan bir yerlerden onu izliyor ve onun yanında... Seni seviyorum dedeciğim...

3 Aralık 2013 Salı

#BLOGFIRTINASI 3.GÜN


Bu şekilde seçim yapmak çok zor oldu, dünyanın neresine gitmek istersin ve oradaki deneyimin nedir? İşte bu 3. gün ödevi, kazıkmış ama yaaa...

Düşündüm, düşündüm bir sürü ülke geldi aklıma ne kadar çok yere gitmek istiyormuşum meğerse. Ama sonra çok uzaklarda olmayan, insanlarını çok sevdiğim güzel bir ülke geldi aklıma. Hem yeşil hem mavi, karlar altında, medeni, yolları buz tutmasın diye altında özel bir ısıtma sistemi yapılan, kültür seviyesi çok gelişmiş muhteşem bir ülke... İsviçre...

Ama beni en çok etkileyen çeşit çeşit çikolatası, dünyanın hiçbir yerinde İsviçre çikolatası gibisi yok, olamaz da... Evet İsviçre'ye gitmek her yerini güzelce gezdikten sonra bir çikolata workshop'una katılmak ve dalıp gitmek istiyorum. Çikolata, süt, kakao kokusu sarsın her yerimi ve mümkünse ben oradan günlerce çıkmayayım. Sonra da yaptığım nefis çikolataları kilo kilo buraya sevdiklerime getireyim. Onlarla paylaşayım. Offf burnuma kakao ve çikolata kokusu geldi bileeee......
 Çikolata aşkınaaaaaaaaaa...


2 Aralık 2013 Pazartesi

BLOG FIRTINASI #2.GÜN




İlk adımınız ufak bir adım gibi gelebilir. Önemli değil. O adımı atın, kalanı iplik söküğü gibi gelecektir. Biz, size adım adım yol gösteririz. İnancınız, bir sonraki adımın ne olduğunu görmenizi sağlayacak. Bilin ki her adım çok değerli ve biz her adımınızda yanındayız, size destek oluyoruz.
Başmelek Mikail
Kitap: Meleklerle Yaşamak - Beki İkala Erikli

Blog Fırtınası ikinci gün ve ödev Herhangi bir kitabın, herhangi bir satırını yazın diyordu ama ben bir paragraf yazdım. Bilmiyorum Melekler ile aranız nasıl ama, benim çok iyi, her gün minik mucizeler yaşıyorum onlar sayesinde. Hayat artık daha kolay, daha keyifli. Yaklaşık bir yıldır onlarla çalışıyorum ve Yüce Allah'ın izni ile onlardan yardım istiyorum. İsteklerim gerçekleşiyor, bazıları yavaş yavaş oluyor - doğru zamanda ve doğru yerde- bazıları ise hemen. Eğer siz hala Meleklerle tanışmadıysanız mutlaka tanışın ve onlardan yardım isteyin derim ben.

Sevgi ve ışıkla kalın...



1 Aralık 2013 Pazar

İREM&HASAN'IN DÜĞÜN PASTASI


Bir varmış bir yokmuş...
Geçen hafta teslim ettiğim bu pasta açıkcası beni biraz yordu. Zaten kolum düştüğümden beri acıyordu, bir de bu devasa pastayı kaplamak hamurları açmak biraz zorladı. Ama son halini gördüğümde ve hem düğün sahiplerinin, hem gelen misafirlerin hem de sosyal medyada paylaştığımda görenlerin yorumları ve beğenileri beni çok mutlu etti. İnanılmaz keyiflendim.


İrem & Hasan'a bir ömür boyu mutluluklar diliyorum. Çok özel bir düğün oldu, her şey en ince detayına kadar tasarlandı, hazırlandı. Hayatlarının da böyle güzel ve masal gibi geçmesini dilerim... 


Bu haftayı güzel bir pasta ile sonlandırmak istedim. Umarım sizler de beğenmişsinizdir...

27 Kasım 2013 Çarşamba

PORTAKALLI & BALLI KEK



Kaç gündür canım kek istiyordu, ama neli olacaktı, nasıl yapmalıydı bir türlü karar veremedim. Mutfağa girince evde olanlara baktım ve portakallı kek olsun dedim. Aslında amacım klasik bir kek yapmaktı. Öğleden sonra kahvesiyle de atıştırmak. Kek malzemelerini bir güzel karıştırdım kabımı da yağlayıp unladım, kekimin hamurunu da döktüm ohhh misss fırına verelim de pişirelim. Aaaaa dur bir dakika şeker koymayı unuttum. Eee ne olacak şimdi? Napacağız? Gözümün önünde duran bal kavanozundaydı cevap. Bal koydum ve böylece portakallı& ballı diyet kek oldu. Denemek isteyenlere işte tarif...

Malzemeler:
1 adet yumurta
1/3 su bardağı sıvıyağ
1/2 su bardağı süt
1 adet portakal
3/4 bardak bal ( daha tatlı isterseniz oranı arttırabilirsiniz)
Un 
1 paket kabartma tozu

Portakalın kabuğunu rendeledikten sonra, portakalın suyunu sıkıyoruz. Tüm malzemeyi karıştırıyoruz ve 175 derece fırında 35-40 dakika pişiriyoruz. Hafif nemli güzel bir diyet kekimiz oluyor. Afiyet olsun...



24 Kasım 2013 Pazar

SADE POĞAÇA







Uzun zamandır yazmıyorum bloga, aslında bir nedeni de yok ama sanırım sosyal medyada paylaşım yapmak daha kolay geliyor.  Eskiden bloga yazı yazmasam kendimi rahatsız hissederdim. Neyse artık döndüm ve sanırım eskisi gibi post yayınlamaya devam edeceğim.
Pazar günleri için nefis bir poğaça tarifi denedim. Biz çok beğendik. Siz de denemek isterseniz orjinal tarif sevgili Ufuk'tan...


Sağlıkla ve mutlulukla kalın tekrar görüşünceye kadar...

5 Eylül 2013 Perşembe

BEŞİKT'AŞK AŞKI BAŞKADIR!!!


Ooooyyyy ne kadar da uzun zaman olmuş bir şeyler yayımlamayalı. Zaten bu ara yaptığım siparişlerin bile fotosunu çekemeden teslim ediyorum yoğunluk fena, başa bela... Özlüyorum buraları, sizleri ama iş güç vakitsizlik derken bazen kalıyor. Özellikle de yaz aylarında...

Bu cici kurabiyeleri dünyanın en yakışıklı Beşiktaşlısı için yaptım. Hem de nasıl keyifle yaptım anlatamam. Sevgili Arel hep mutlu yaşa, anneciğinle... Seni seviyorum!!!

Buralardayım artık, sık sık gelirim ziyaretlerinize...


22 Haziran 2013 Cumartesi

JACK VE VAROLMAYAN ÜLKENİN KORSANLARI PASTASI

Bazı pastaları yaparken çok daha fazla heyecanlanıyor ve stres yapıyorum. Bu pasta da bunlardan biri... Neden mi? Sevgili arkadaşım Emel 'in yönlendirdiği bir pastaydı. Pasta sahibesi sevgili Ebru hanım yıllardır Emel'ciğime pasta yaptıran, ne istediğini çok iyi bilen ve çok cici bir hanım. Bu sayede çok rahatladım. Ve tabii bu sayede Jack ve arkadaşları ile de tanışmış oldum.

Ömer Batu'nun sevdiği kahramanları modellediğimiz pastamız muzlu ve çikolatalı olarak hazırlandı. Parti sonrası aldığım övgüler gerçekten beni çok mutlu etti. Ömer Batu'ya çok mutlu , huzurlu, sağlıklı ve güzel bir ömür diliyorum. ( Gerçi biraz geç yayınlandı pastamız ama... )

Herkese mutlu ve huzurlu bir hafta sonu diliyorum...


8 Haziran 2013 Cumartesi

AZRA BEBEK KURABİYELERİ

 Azra Bebek kurabiyeleri çok eğlenerek yaptığım kurabiyeler oldu, hem tasarım hem de tat konusunda beni bana bıraktılar. Kafama göre takıldım ve ortaya bu ciciler çıktı.
 Küçük hanım için pembe ve beyaz ağırlıklı çalıştım, zaten çok sevdiğim renkler mutlu oldum...
 Azra Bebek'e ve ailesine bir ömür boyu mutluluklar diliyorum. Hayatı boyunca güzellikler peşini bırakmasın...
Sizlerin de güzellikler hep yanınızda olsun, mutlu olun ve hiiiç üzülmeyin. Bırakın kendinizi hayatın akışına isteyin ve bekleyin, bilin ki melekler sizin için en doğrusunu size getirecektir...Kocaman sevgiler...

24 Mayıs 2013 Cuma

SPONGE BOB / SÜNGER BOB KURABİYELERİ


Çok sevdiğim Sünger Bob kurabiyeleri... Çizgi film karakterleri çalışmayı çok seviyorum hele de foto baskılı olunca çok daha çabuk ve eğlenceli oluyor. Taaa İstanbul'a giden kurabiyelerimiz hem sahiplerini hem de diğer çocukları çok mutlu etmiş... Eee bunları duymak da beni mutlu etti....

Herkese mutlu hafta sonları...

28 Nisan 2013 Pazar

HASAN ALİ'NİN KURABİYELERİ


Çok seviyorum bebek kurabiyeleri yapmayı, yakınlarımızdan birinin doğumu olunca hemen hoop ya kurabiye ya da cupcake hazırlıyorum, tepkiler de beni çok mutlu ediyor. Bilenler bilir bu ara kendi silikon kalıplarımı da yaptığım için genel olarak hazırlanan kurabiyelerden farklı modeller çıkıyor ortaya ki bu beni daha da mutlu ediyor. 
Sevgili Hasan Ali'ye ve ailesine yaşam boyu mutluluklar diliyorum, tahmin ettiklerinden daha güzel bir hayatları olsun. Kurabiyelerimiz portakal aromalı olarak hazırlandılar ve şeker hamuru da portakal aromalı idi, miss gibi portakal koktu her yer...

Çoookk mutlu bir hafta diliyorum hepimiz için...

18 Nisan 2013 Perşembe

ÇINAR BEBEK'İN KURABİYELERİ


Çok seviyorum bebek kurabiyeleri yapmayı. Sınırsız hayal gücüyle istediğin modeli yapabilirsin. Gerçi Çınar Bebek'in kurabiyelerini annesi seçti, ama benim de çok severek çalıştığım modeller bunlar. Kurabiyeler annemizin isteği üzerine kakaolu olarak hazırlandılar ve oldukça da beğenildi. Çınar Bebek çok yakışıklı bir beyefendi olarak hayatımıza girdi, ailesine mutluluk getirdi. Ömrü boyunca sağlıklı, keyifli, neşeli ve şanslı günler geçirmesini dilerim.  

Haftanın ortasına geldik ama haftanın kalanı muhteşem olsun...

10 Nisan 2013 Çarşamba

LOLİPOP KURABİYE


Sonunda sezon açıldı ve ben tekrar oteldeki işime döndüm. İşimi de otelciliği de çok özlemişim. Her gün yeni insanlar tanımak, onlara yardımcı olmak çok keyifli. E tabi bu arada pasta ve kurabiye işlerim de gayet yoğun olarak devam ediyor. İşten gelip hemen duş alıyorum, eşimle bir şeyler yiyip etrafı süpürüp siliyorum ve  sonra da ayaklarımı uzatıp güzelce kahvemi yudumluyorum. Kahvem bitince de hooop mutfağa pastalarıma, kurabiyelerime dönüyorum. Çook mutluyum çoook... Umarım herkesin mutluluğu, huzuru, evindeki bolluğu ve bereketi artar... Ayy çenem düştü yahuuu bütün gün otelde konuştuğum yetmiyormuş gibi...

Bu cici kurabiyeleri çok cici bir küçük hanımın doğum günü partisi için hazırladım. Oldukça da beğeni topladı özellikle de minik konuklarımız çok beğendiler.

Herkese iyi akşamlar, şimdi biraz ayaklarımı uzatıp dinlenme zamanı... Yarın yavaş yavaş ziyaretinize  geleceğim... Sevgiyle kalın...

1 Nisan 2013 Pazartesi

OTIZM ÇOK ÖZEL ÇOCUKLARIN DÜNYASI... FARKINDAYIM...

Otizm... Yaşamın Farklı Bir Penceresi...
#2NisanOtizmOrtakYayin /  #otizmifarketyasamipaylas
2 NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK GÜNÜ…NİSAN DÜNYA OTİZM FARKINDALIK AYI….
ORTAK YAYIN YAZISI – M. İREM AFŞİN                             2 Nisan 2013
Otizm… Yaşamın farklı bir penceresi…


Nisan... Aylardan bahar. Havada baharın müjdecisi kokular, yavaş yavaş açan çiçekler, cıvıltıları ile hayatımıza neşe katan kuşlar, güneşin sıcak ışığına kavuşan dünya. Nisan, ruhumuzu aydınlık günlerde ferahlattığımız ay.
Nisan, 2008 yılından bu yana, dünya üzerinde yaşayan milyonlarca çocuk ve aileleri için çok başka bir anlam daha taşıyor: OTİZM.
2 Nisan, tüm dünyada otizm konusunda farkındalık yaratarak otizmden kaynaklanan sorunlara çözümler yaratmak amacıyla, 2008 yılında Birleşmiş Milletler tarafından “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak ilan edildi. Her yıl, “Otizm Farkındalık Ayı” olan Nisan ayı boyunca dünya genelinde otizmin sorunlarını ve çözümleri konuşuluyor, araştırmaların teşvik edilmesi ve erken teşhisle tedavinin yaygınlaştırılması hedefleniyor.
Oğluşum Nazım Özgün ile otizm labirentine adım attığımız o ilk günden bugüne 8 yıl geçti. Otizmin karmaşık fırça darbeleri yüzünden, hayatımızın yol haritasını yeniden tanımladık. Bazen düşününce sanki otizmden önce bir hayatımız yokmuş gibi hissediyorum. Çok eskiden kendini fanusuna kapatmış ruh bebeğimin, şimdi benimle hayatı paylaşması nasıl bir mucizedir, çok iyi biliyorum.
Otizm, doğuştan gelişen, genetik altyapıya dayanan, karmaşık nörolojik-biyolojik tabanlı bir gelişim bozukluğu. Başkalarıyla etkileşimde bulunmayı engelleyerek bireyin kendi iç dünyasıyla baş başa kalmasına yol açan otizm, genellikle 3 yaştan önce ortaya çıkarak çocukların sosyal iletişim, etkileşim ve davranışlarını olumsuz olarak etkiliyor.
Amerikan Sağlık Bakanlığı verilerine göre bugün dünya genelinde okul çağındaki her 88 çocuktan biri otizm teşhisi alıyor. Otizm erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 3-4 kat daha fazla görülüyor, her 54 erkek çocuktan biri günümüzde otizm riski taşıyor. Dünyada son yıllarda şeker, kanser ve AIDS dahil olmak üzere bir çok hastalıktan daha fazla sayıda otizm teşhisi alınıyor.
Ülkemizde sağlıklı istatistikler olmaması nedeniyle, Otizm Platformu’nun öngördüğü verilere göre, tahmini olarak 550.000 otizmli birey ile 0-14 yaş grubunda 150.000 civarında otizmli çocuk bulunduğu “varsayılıyor.” Otizmli bireylerin ebeveynleri, kardeşleri, yakın akraba ve çevreleri de hesaba katıldığı zaman, Türkiye’de her ile yayılmış durumda otizmden etkilenen 2 milyondan fazla vatandaşımızdan bahsedebiliriz.
Otizmin kapısını açmak için ilk önemli adım, erken teşhis. Otizm, yaklaşık bir yaş civarında ilk belirtilerini gösteriyor. Annenin sesi ve gülümsemesi gibi sosyal uyaranlara bebeğin tepkisiz kalması veya tepkilerinde yavaşlık olması, göz teması kurmada zorluklar, motor gelişmede ve taklit becerilerinde gecikme, uyku ve yemek düzeninde sorunlar ilk belirtiler arasında sayılabilir. Çok yaygın bir yanlış kanı, özellikle erkek çocukların geç konuştuğu veya anne/babası geç konuşan çocukların da geç konuşacağı düşüncesi… Ve erken teşhis, otizmli çocuğun gerekli eğitim ve tedavileri alarak hayata katılması için ilk önemli adım.

Eğer çocuğunuz;
Ø  Sizinle ve başkalarıyla göz kontağı kurmuyorsa,
Ø  İsmi söylendiğinde veya çağrıldığında dönüp bakmıyorsa, söyleneni işitmiyor gibi davranıyorsa,
Ø  Konuşmada yaşıtlarının gerisinde kalmışsa, başkaları ile söyleşiyi başlatma ya da sürdürmede belirgin bir bozukluğu varsa, basmakalıp, yineleyici (ekolali) ya da özel bir dil kullanarak garip konuşuyorsa veya konuşması hiç gelişmemişse,
Ø  Gözleri sık sık bir şeye takılıp kalıyorsa,
Ø  Anlamsız gülme veya ağlama krizleri varsa,
Ø  Parmağıyla istediği şeyi işaret ederek göstermiyorsa,
Ø  Oyuncaklara amacına uygun oynamayı beceremiyorsa, yaşıtlarının oynadığı oyunlara ilgi göstermiyorsa,
Ø  Ellerini kanat gibi çırpma, parmak uçlarında yürüme, kendi çevresinde veya eşyalar etrafında dönme, sallanma, çırpınma şeklinde garip ve yineleyici hareketleri (stereotipi) varsa,
Ø  Bir şarkının bir bölümünü tekrar tekrar söylemek, dolapların kapaklarını sürekli olarak açıp kapatmak, ayak parmaklarının ucunda odanın bir ucundan öbür ucuna koşturmak, bazı eşyaları döndürmek veya sürekli sıraya dizmek gibi çeşitli ilgi ve davranış takıntıları varsa,
Ø  Günlük yaşamındaki düzen ve program değişimlere aşırı tepkiler veriyor ve uyum sağlayamıyorsa,
Ø  Kendisine ve çevresine yönelik zarar verici davranışlara sahipse,
vakit kaybetmeden teşhis için uzmanlara başvurmak gerekiyor.

Otizmin tedavisi var mı? Otizm, beş bilinmeyenli bir denklem gibi: Nedenleri tam olarak saptanamadığı gibi tek bir kesin tedavisi de günümüzde “henüz” mevcut değil! Otizm, toplumsal fark, ırk, dil, din gözetmiyor, çocuk yetiştirme biçiminizle veya sosyo-ekonomik koşullarınızla da ilgilenmiyor. Genetik faktörlerin yanı sıra,çevresel koşulların – yanlış beslenme, çevre kirliliği, kimyasal maddeler, yanlış ilaç kullanımı, ağır metaller, aşılarda bulunan bazı koruyucu maddeler vb.- otizmi tetiklediği düşünülüyor.
Otizmde biyolojik tedaviler ile ilgili çalışmalar devam ederken, bugün için kabul edilen en önemli tedavi aracı, erken yaşta verilmeye başlanan yoğun bireysel özel eğitim. Doğal gelişim gösteren her çocuğun kendiliğinden öğrendiği her şeyi, otizmli bir çocuğa özel eğitim yardımı ile öğretmek zorundasınız. Bu durum bazen iğneyle kuyu kazmaya benzese bile, her otizmli çocuk kendine göre bir öğrenme biçimine sahip. Önemli olan, kapıyı açacak doğru anahtarı bulmak.
Bilimsel olarak erken yaştaki çocuk için kanıtlanmış yoğun eğitim süresi haftada bireysel ve grup eğitimi olarak 40 saat. Oysa ülkemizde sosyal güvenlik kapsamında “otizm özel eğitim raporlu” çocuklar için aylık 6- 12 saat olan özel eğitim süreci, dünya genelinin oldukça gerisinde kalıyor.
Otizmli çocukların mutlaka eğitim sistemi içinde yer almaları gerekiyor. Çünkü eğitim, otizmli birey için her şeyden önce “tedavi” anlamına geliyor. Otizmi diğer engel gruplarından ayıran en önemli fark erken tanı ve erken bireysel/kaynaştırma eğitimiyle otizmli çocukların sorunlarının büyük bir kısmını aşmaları.

Oysa yaşamın gerçeği hiç de böyle söylemiyor size! Oğlum Nazım Özgün ile okul öncesi eğitim, ilkokul ve ortaokul süreçlerinde yaşadıklarımız, ayrımcılık hikayelerinden ibaret.  Otizmli/Aspergerli çocuk,genellikle bilgi eksikliğinden kaynaklanan dirençleri nedeniyle, okul yönetimleri, öğretmenler ve diğer veliler tarafından okulda “istenmeyen çocuk” ilan ediliyor. Kaynaştırma raporlarına rağmen, okul idareleri otizmli kaynaştırma öğrencisinin kaydını almak istemiyorlar. Okul yaşamı esnasında yaşanan sorunların büyük bir kısmını hoşgörü, anlayış ve bilgi yetersizliğinin giderilmesi ile çözebiliriz,yeter ki toplum tarafından yaşamın her anında bizlere dayatılan en büyük “engel” olanayrımcılığı yok edelim!
Otizmin oldukça karmaşık yapısı, otizmli bireyle birlikte ailesi başta olmak üzere yakın çevresindeki herkesi hayatın tüm evrelerinde etkiliyor. Otizmli bir çocuğun ilerlemesinde en büyük sorumlulukailelerde, en ağır yük de annelerin omzunda! Otizmden etkilenen bireyin ve ailesinin her şeyden önce yalnız ve ötelenmiş bir hayata mahkum edilmemesi için, özellikle doğal gelişim gösteren çocuk ebeveynlerinin toplumsal yaşamı bizimle paylaşmayı öğrenmeleri gerekiyor.

Oğluşum, benim uğur Böcüğüm, aldığım her nefesin anlamı, yaşam öğretmenim! O’nunla birlikte otizmle mücadele ederken, mutluluğun tek bir bakış veya tek bir kelimeden ibaret olduğunu görme fırsatım oldu. Seslenince dönüp bakması, ağzından tek bir kelime çıkması, ağlayıp öfke krizleri geçirmeden bir tam gün geçirmesi, benimle gezmeye, markete, restorana, sinemaya gidebilmesi, kendini hayatın gündelik akışında veya okul hayatı içinde idare edebildiğini görmek için… yıllarca sabırla bekledim. 

Biz ikimiz,  çok başka bir yerden, büyük bir boşluktan, hiçlikten, sessizlikten, kapalı bir fanusun içinden geliyoruz. Yoku çok, azı fazla, yaşam sevincinin dibine vuran, hayatı farklılıkları ile yaşamayı öğrenmek zorunda kaldığımız bir uçurumun taa en dibinden geliyoruz. Öyle bir yerden geliyoruz ki, “gelmez, düzelmez, hayata katılmaz, konuşmaz, kendini seslendirmez, hayatı anlamaz, anlatamaz, asla paylaşamaz, duygularını gösteremez, hissedemez, arkadaş olamaz, okuyamaz, hiçbir zaman tam öğrenemez, hatta sevemez” demişlerdi… Hepsinin ne kadar boş olduğunu yaşama sımsıkı tutunmasıyla gösteren oğluşumun annesi olmak kadar beni hayatta tanımlayan bir şey yok!

Son 8 yılda ailemiz haline gelen otizm topluluğunun içindeki her otizmli çocuk benim de çocuğum, otizmli anne-babalar ise yoldaşım. Onlardan sadece biri olarak diyorum ki, gündelik hayatın içinde karşılaştığınız ağlayan bir çocuğu yargılayıp, annesine laf etmeden önce bir an düşünün. Çocuğunuzun sınıfında otizmli bir çocuğun da olmasının, farklılıkları yaşayarak öğrenecek kendi çocuğunuza da faydası olacağını lütfen unutmayın.

Her yıl Nisan ayı, Türkiye’de otizm adına yeni umutlar, yeni adımlar demek… Eğer siz de “Otizmin farkındayım, ama fark etmek yetmez, yaşamı paylaşmak gerek!” diyorsanız,  otizmli çocukların ve anne-babalarının seslerine kulak verin, sesimize ses katın, otizmin bilinirliği ve sorunların çözümü için gönüllü destek verin ki, çocuklarımız hep beraber büyüsün J 
Çünkü her çocuk farklılıkları ile yaşamda yer almayı hak eder!
Nisan Dünya Otizm Farkındalık Ayı’nda yaşamı paylaşan herkese yürek dolusu selam olsun!


M. İrem Afşin
Nazım Özgün’ün Annesi

Gönüllü Otizm Aktivisti






OTİZMİ FARK ET, YAŞAMI PAYLAŞ! Kampanyası:
Otizmi fark et, fark ettir! Farkında olman yetmez, yaşamı paylaş! Yaşamı paylaşmak, sorunları paylaşmaktır. Ayrımcılık yapma, otizmliye engel yaratma!





ŞEVKİ AÇIKALIN FASHION DESIGN


Yepyeni bir ay geldi efendim hepimiz için güzel başlangıçlar bolluk bereket getirsin... Bahar kendisini iyiden iyiye hissettiriyor. Çiçekler açmaya başladı, güneş artık daha çok gülümsüyor. Tüm bu güzelliklerin farkına varmanızı dilerim... 
Bu kurabiyeler ve rengarenk pasta buradaki bir mağaza açılışı için hazırlandılar. Pastamızın içinde de bir sürprizimiz vardı pandispanyamızın bir kısmı pembe ve bir kısmı da beyazdı. Vanilyalı pastacı kreması ve frambuazlı olarak hazırlandı...

Şevki beye başarılar ve bol müşteriler diliyorum...

Kendinize iyi davranın ve baharın keyfini çıkarın...

18 Mart 2013 Pazartesi

PARA KURABİYELER...

 Kocamannn sıcacık bir merhaba hepinize... Ben artık ipin ucunu iyice kaçırdım o kadar çok yayınlanmayı bekleyen ürün var ki... Hangisi eski hangisi daha eski bilemiyorum artık ben de kura yolu ile yayınlıyorum ürünlerimi... Haftayı bereketli ve zengin geçirelim diye bu para kurabiyeleri yayınlayayım dedim.
Sevgili Zehra hanım Finansbank'ta işe başlayan arkadaşı için kurabiyeler hazırlatmak istedi ve isteklerini o kadar net söyledi ki bana sadece uygulamak kaldı.  İşe başlayan arkadaşının adına kredi kartı, antetli kağıt, euro, dolar ve Türk Lirası olarak hazırlandı kurabiyeler...  Hatta üzerlerine Finansbank logolu para bandı bile hazırladım.  Çok keyif aldığum bir çalışma oldu ve sonuç hem beni hem de Zehra hanımı çok memnun etti. Sercan beye yeni işinde başarılar diliyorum...

Hepimiz için unutamayacağımız bir hafta olsun...

14 Mart 2013 Perşembe

MICKEY&MINNIE MOUSE KURABİYELER...


Zonguldak'tan sevgili Özgür hanımın kızı Defne için hazırladığım Mickey&Minnie Mouse kurabiyeler. Oldukça keyif aldığım bir çalışmaydı. Etiketleri de kurabiyelere uygun olarak hazırladım.  Defne'ye bir ömür boyu mutluluklar diliyorum...

Hafta başına kadar kendinize iyi davranın...

11 Mart 2013 Pazartesi

HAPPY BIRTHDAY IŞIKKKK!!!



Herkese mutlu haftalarrrrr.... İstanbul'a gittim, gezdim ve geldim... Sosyal medyada bol bol fotoğraflarını paylaştığımız doğum günümüzün fotoğraflarıyla geldim sizlere... 
Misafirlerimizi bu şirin posterle karşıladık...

 Canım arkadaşım, arkadaştan öte kız kardeşim radyoların sevilen Dj'i Sarı Şeker Sema'cığımın biricik yavrusunun doğum günü harikaydı. Çok özendik ve başarıyla tamamladık. Esin ve Sine teyzeleri Işık'ın doğum gününe gelen misafirlere için bu şirin kavanozları hazırladılar...
 Gelen misafirlerimize hatıra olarak hazırlanan magnetlerimiz...

Misafirlerimiz için hazırladığımız hatıra su şişelerimiz...
Doğumunda annesinin Işık için hazırladığı anı defterini ilk yaş gününde de kullandık...
Bu şirin kurabiye standımız ve mekan süslemelerindeki yardımları için Baby Store'a çok teşekkürler...
  1 şeklindeki kurabiyeleri mavi, sarı ve yeşil olarak hazırladım...
 Güzeller güzeli arkadaşım Sarı Şekerim de kurbişlerle poz verdi...
 Kurabiyelere nazar değmesin ;)))
 Traşlanan pandispanyadan kalan kekleri de kullanarak hindistan cevizli cake popslar yaptık...

 İşte Işık'ımızın en sevdiği şeyler pastasındaaaa.... Peynir, Messi, Number 1 tv...
ve tabiii meee meee ....
 Afiyet olsun oğluma çok sevdi pastasının tadını...

Her zaman böyle mutlu olun sizleri çooook seviyorummmm...

Burcu Güneş de bizi doğum günümüzde yalnız bırakmadı, bizlerle birlikte olan tüm misafirlerimize sonsuz teşekkürler...

Ayrıca misafirperverlikleri ve güzel ikramları ile bizleri ağırlayan Catz Bebek ekibine ve muhteşem fotoğraflar için sevgili İlknur ATALKIN'a  milyonlarca kere teşekkürler.... Partimiz sizlerle daha anlamlı daha özel oldu...